Soru:

Bid'at'i, Bid'at-i hasene (güzel bid'at) ve bid'at-i seyyie (kötü bid'at) olarak kısımlandırmanın hükmü nedir?

Ve bu kısımlandırmayı yapmak ve bunun için Rasûlullâh'ın : "Kim İslâm'da güzel bir sünnet yayarsa..."¹ sözünü ve Ömer'in (radiyAllâhu 'anh): "Bu ne güzel bid'at böyle..."² sözünü delil olarak sunmak doğru mudur?

Bundan fayda diliyoruz, Allâh size hayırla karşılık versin.

Cevap: 

Bid'at'i, bid'at-i hasene (güzel bid'at) ve bid'at-i seyyie (kötü bid'at) olarak kısımlandıranın delili yoktur. 

Çünkü bid'at'lerin hepsi kötüdür, Rasûlullâh'ın ﷺ sözünde olduğu gibi:

"Her bid'at dalâlettir (sapıklıktır), her dalâlet ateştedir." (Muslim & Nesâ'i)

 

Onun ﷺ şu sözüne gelince:

"Kim İslâm'da güzel bir sünnet yayarsa..."

Burada maksat; 

Kim bir sünneti canlandırırsa. 

Zira Rasûlullâh'ın bunu söylemesi sahâbinin birisinin zorlu bir dönemde sadaka verip, insanların bu konuda ona uyup, sadaka vermeye tâbi olmaları münasebetiyle olmuştur.

 

Ömer'in (radiyAllâhu 'anh):

"Bu ne güzel bid'at böyle...", sözünden maksad ise luğat anlamında bid'at'tir, şer'î anlamda bid'at değildir. 

Çünkü Ömer'in bunu demesi insanları terâvîh namazı için tek bir imâmın arkasında toplaması münasebetiyle olmuştur.

Terâvîh namazını cemaat halinde kılmayı ise Rasûlullâh belirlemiştir. Bazı geceler sahâbesine namaz kıldırırdı, sonra bunun farz olacağı korkusundan diğer geceler sahâbesinin yanına çıkmamıştır.³

Bunun üzerine insanlar terâvîh namazını teker teker veya ayrı cemaatler halinde kıldılar.

Böylece Ömer (radiyAllâhu 'anh), Rasûlullah'ın ﷺ sahâbesine namazı kıldırdığı gecelerde olduğu gibi, onları tek bir imâmın arkasında topladı.

Dolayısıyla Ömer bu sünneti yeniden canlandırmış ve kaybolan bir şeyi geri iade etmiş oldu.

Onun bu fiiline luğat mânâsında bid'at olarak îtibar edilir, şer'î mânâda olan bid'at şeklinde değil. Çünkü şeriattaki bid'at haramdır. 

Sahâbilerin Rasûlullâh'ın ﷺ bid'at hakkındaki sakındırmasını bilmelerine rağmen, Ömer'in (radiyAllâhu 'anh) veya başka birinin bunu yapması mümkün değildir.

 

'Allâme Sâlih el-Fevzân 

Tercüme: Resul Gençer

El-Bid'u ve mâ yettesilu bi'l-Emvâti ve'l-Gubûr 5-7


¹ Sahîh-i Müslim 2/704-705, Cerîr bin Abdillâh hadîsi

² Abdurrahmân bin Abdilkârî'den şöyle dediği rivâyet edilir: Bir Ramazan gecesi Ömer bin el-Hattâb ile birlikte mescide çıktım. Bir baktık ki, insanlar dağınık gruplar halinde; kimisi tek başına namazını kılıyor, kimisi de namaz kılarken bir grup ona uyup namaz kılıyorlardı.

Bunun üzerine Ömer: "Bunları tek bir kârînin (imâmın) arkasında toplamamın daha hayırlı olduğunu düşünüyorum", dedi.

Sonra kafasında olanı yerine getirerek onları Ubey bin Ka'b arkasında topladı.

Başka bir gece yine Ömer’le birlikte çıktım ve insanlar imâmlarına uymuş vaziyette namaz kılıyorlardı. (Bunu gören) Ömer (radiyAllâhu 'anh): "Bu ne güzel bid'at böyle", dedi...

(Sahîh-i Buhârî 2010)

³ Sahîh-i Buhârî 2/252, Âişe (radiyAllâhu 'anha) hadîsi.